Haber

Erkan Baş: “Anayasa Değişikliği Konusunda Tavrımız Nettir. Siyasal İslamcılar Tartışılmaz, Mücadele Edilir”

Türkiye Kurmay Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, “Saray rejimi, kadınları nesneleştirip bölen, suni gündemler yaratan ve artık tek kelimeyle seçim yatırımına dönüşen anayasa değişikliğini küçük ortağıyla geçirdi. Bizim duruşumuz nettir. Başından beri değişmedi, değişmesine de gerek yok” diye konuştu.Anayasa tanımayanlarla anayasa yapılamaz. Siyasal İslamcılarla müzakere edilemeyeceğini, savaşılabileceğini söylüyoruz” dedi.

Türkiye Çalışma Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, dün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. şef dedi ki:

“Türkiye deyim yerindeyse tüm dizginleriyle seçime gidiyor. Türkiye İşçi Partisi’ne ne zaman sorulsa hep aynı şeyi söyledik. Erken seçim bile gecikti. Yapılması gereken bir an önce harekete geçmek. Seçim kararı Bugün hala bu sözümüzün arkasındayız.Çabuk bir an önce seçime gitmeli ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ve ne kadar tahribatlar yarattığını hepimizin yaşayarak görmüş olduğu bu ucube sistemden bir an önce kurtulmalıyız. Bir an önce seçime gidip bu düzene son vermeliyiz.Yasaların olduğunu rafa kaldırmamıza gerek yok.Bu ülkede anayasa var, bu ülkede yasalar var. Ama bir de cumhurbaşkanı sıfatına sahip biri var Erdoğan, ‘İstediğim zaman, benim kararımla, istediğim yasalarla, istediğim sözlerle partiler, adaylar girer’ diyor. tercih.” Buna karşı söylenecek tek söz var Doğuşun bizi ayakkabı yalayanlarla karıştırma bizi Ayakkabı yalayan biz değiliz Açık söylüyorum Türkiye kabile değil aile şirketidir Babadan oğula miras burası dingonun ahırı değil Recep’in çiftliği de değil Tayyip’in cemaati de değil Erdoğan’ın şirketi de değil Köle değiliz maraba değiliz mürit değiliz Tebamız kendini zannedenler padişahlar gitsin önce yüzüne soğuk su çarpsın aklı başına gelsin biz vatandaşız biz vatandaşız iyi kötü hepimizi bağlayan bu cumhuriyeti eksik çalıştıran metin anayasadır ben de isterim Hile ve hırsızlıkla değiştirdiklerini hatırlatmak isterim ama işlerine gelince ‘Bu anayasayı millet yaptı’ diye nasihat etmeye kalktılar.Yani sizin işinize gelince diyeceksiniz ki Bütün oyunlarına rağmen ‘halk yaptı’ İşine gelmeyince, yapıyormuş gibi yapıyorsun. dolaşın ve Anayasayı ve maddeleri silin. Biz de susacağız. bu kadar mı?

“AKP’NİN BAŞKA HİÇBİR YETENEĞİ OLMAYAN AMCAO’NUN OĞULLARI VE KIZLARINI KURUMLARA YERLEŞTİRDİK”

Erdoğan’a söylüyorum. Bildiğiniz muhalefet değiliz. Gücünü ve sözünü halktan alan, halkına karşı sorumluluğu her şeyin üzerinde tutan, sizi ayaklar altına alan kayınpederinizin önünde bile geri adım atmayan bir geleneğin temsilcileriyiz. bildiğini söylemekten, inandığını savunmaktan yarım adım geri durmadı. Bu yüzden bugünden sonra doğru bildiğimizi söylemekten asla çekinmeyeceğiz. Bu iktidar döneminde Türkiye’deki kurumlar boşaltıldı. AKP’lilerin amcaları, amcaları ve başka hiçbir yeteneği olmayan yandaşları bu kurumlara yerleştirildi ve bu kurumlar bağımsızlıklarını kaybetti. Ancak söylemekten çekinmeyeceğiz. Bu kurumlarda kim çalışırsa çalışsın; Asıl sorumluluğu, Tayyip Erdoğan’dan çok, hukuka karşı halkadır. Farkında olmayabilirler; hatırlatmaya ve farkına varmaları için çabalamaya devam edeceğiz. YSK da bu kurumlardan biridir. Kağıt üzerinde asıl işi seçimleri organize etmekti ama asıl işinin sarayın kalbini popüler kılmak olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Elbette herkes gibi biz de bunun farkındayız. Alacağı kararların taraflı ve hukuksuz olacağını tahmin edecek kadar bu ülkeyi ve gerçeklerini biliyoruz. Bu ülkede yaşayanlara, bu 20 yıllık karanlığı bitirmek için canla başla çalışan, evlatlarını, eşlerini, sevdiklerini kaybedenlere karşı sorumluyuz. Bu hükümete karşı giriştikleri mücadelede hayatlarını kaybeden kardeşlerimize karşı sorumluyuz. Sadece bu hükümete karşı oldukları için cezaevinde çabalarını sürdürmek zorunda kalan arkadaşlarımıza karşı sorumluluğumuz var. Bugün Anayasa çiğnendiğinde, kurumlar kendi kafalarına göre karar verdiğinde sessiz kalamayız. Artık Türkiye’de hukuk, adalet ve hak arama zamanıdır. Türkiye’de hukuku ve adaleti yeniden tesis etme görevi ile karşı karşıyayız. Bu çabamızdan asla vazgeçmeyeceğiz.

“SALAY REJİMİNİN TAŞIDIĞI BÖLGEDE SİYASET YAPILMASINI KABUL ETMİYORUZ”

Saray rejimi kendisini çok güçlü görebilir. Kimine göre güçlü görünebilir ama ne kadar manipüle etmeye çalışsalar da çizdikleri alana saplanıp kalmış bir siyaseti reddediyoruz. Biz Türkiye Emekçi Partisi olarak bu ülkenin tüm vatandaşlarının yasal haklarını sonuna kadar savunacağız. Erdoğan’ı yenmek istiyoruz. Erdoğan sadece sandığa gitmedi. Bunu hem sandığa hem de tarihe gömmek istiyoruz. Erdoğan da aday olmaya çok hevesliyse bu ülkenin yasalarına, anayasalarına uymak zorunda. Yani isterlerse; 50 YSK açsınlar. Hepsini müritleriyle doldursunlar. Anayasada ne yazıyorsa orada, kanunlar orada. Hiç kimse ama hiç kimse bunun üzerinde değildir. Hiç kimse farklı kurallara tabi değildir. Elimizden gelen her şeyi yapacağız. Türkiye’de hukukun yeniden tesisi için hukuki çabalarımızı sonuna kadar sürdüreceğiz.

“ERDOĞAN’IN AÇTIĞI SAHALARA DÜŞEREK SARAY REJİMİNİ YENMEK MÜMKÜN MÜ?”

Bu adaylık tartışmalarına, kayıkçı kavgalarına, Erdoğan’ın açtığı deliklere düşerek saray rejimini alt etmek mümkün mü? Anayasaya, kanunlara, kurallara sahip çıkmadan sarayın çizdiği sınırları kabul ederek bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına nasıl umut verebiliriz? Bu sadece bir seçim meselesi değil. Türkiye’nin gelecek yüzyılını kazanmak istiyorsak, AKP’siz bir gelecek istiyorsak; Bunun ilk şartı AKP’nin dayatmalarına karşı dik duruş sergilemektir. AKP’yi kendi çizdiği sınırlar içinde, bu kısıtlamalarla yenmek mümkün olmayacaktır. Bu nedenle tüm vatandaşlara ve bu ülkede yaşayan herkese hukukun üstünlüğünü, anayasanın önemini ve siyasetin umut verici gücünü hatırlatmak istiyoruz. Kimsenin dayatmasına teslim olmayacağız. Anayasa, yasalar da vatandaşın haklarını yazıyor. Yani bu ülkenin vatandaşıysanız; haklarınız var ve bunlar anayasa tarafından, kanunla tanımlanıyor. Bu nedenle, Anayasayı ihlal etmek, halkın haklarını gasp etmektir. Buna izin vermeyeceğiz diyoruz. Bir örnek vereyim. Gözümüzün önünde bir hırsızlık yaşanıyor, insanların hakları çalınmak isteniyor. Bunu düşünüyoruz. Bu hırsızlığı önlemek için tek başımıza yeterince güçlü müyüz? içtenlikle konuşuyorum Bilmiyorum. Engel olamasak da haykıracağız. ‘Hırsız var’ diye bağıracağız. Hırsızın çalmasına muhtemelen engel olamayacağız ama komşuları uyarıp yardım isteyeceğiz. En kötüsü de komşunun evinin soyulmasını önleyeceğiz. Açıkça hırsızlık var. Görüyoruz, gözlerimizi kapatıp görmezden gelmemiz bekleniyor. Hayır. Elimizden geldiğince ‘Hırsız var’ diye bağırmaya devam edeceğiz. Biliyorum, birçok vatandaşımız bu hukuksuzluklara isyan ediyor. Yanımızda kimse yok, dayanağımız yok, ne yapabiliriz diye düşünüyorlar. Yalnız olmadıklarını bilmelerini sağlayın. Bunu her gün sokakta vatandaşıyla nefes alan, nefes alan bir siyasi partinin temsilcisi olarak, yanlarında olan kardeşiniz olarak söylüyorum. Biz milyonlarca insanız. Bu öğrenilmiş çaresizliktir. Baskı karşısında boyun eğmek ya da pes etmek yok. Biz burdayız. Bu çabayı sonuna kadar sürdüreceğiz. Biz sandıktan kaçmıyoruz, seçimden korkmuyoruz. Bir an önce yapılmasına hazırız ama bu hükümetin her türlü hukuksuzluğu yapmasına izin vermeyeceğiz çünkü seçim istiyoruz ve bir an önce bu hükümetten kurtulmak istiyoruz. Erdoğan bu yıl yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayı olmak istiyorsa; Bir sonraki Meclis tüm muhalefetle toplanacak ve seçim bu şekilde gerçekleşecek.

“AKP BUGÜN İTİBARİYLE 7 BİN 389 GÜN HÜKÜMETTE. 7 BİN GÜN”

AKP bugün prestijiyle 7 bin 389 gündür iktidarda. 7 bin gün. Yani 20 yıl 2 ay 23 gün süren bir iktidardan bahsediyoruz. Bunlar iktidara geldiğinde ben 23 yaşındaydım, üniversite öğrencisiydim. 7 bin gün geçti, 20 yıl geçti ve memlekette ayak basmadıkları, ayak basmadıkları tek bir alan kalmadı. Bu süreçte binlerce personel ve binlerce kadın hayatını kaybetti, tren kazaları yaşandı, üniversiteler bastırıldı, cemaat ve tarikatlar ülkeyi kuşattı, satılmayan tek bir alan, fabrika, bina, arazi kalmadı, Türkiye’de yüzler gülen ve geleceğe umutla bakan. Artık öyle bir noktaya geldik ki hiçbirimiz kiramızı faturalarımızı ödeyemez hale geldik. Ülkede ifade ve grev özgürlüğü yoktur. İşçilerin grev hakkı hükümet tarafından fiilen yasaklanmıştır. Yasa dışı olarak. Yani toplarsanız ülkede din baskısı var, yalanlarla siyaset var, günden güne zenginleşen patronlar var. Onlar da ‘Yeter ümmetinin sözü’ derler. Tekrar söylüyorum. Bak. 7 bin 389 gündür iktidardalar. Şimdi ‘Yeter milletinizin sözü’ diyorlar. İnsanda biraz utanma duygusu var. 20 yıldır insanların evlerine çöken konut tekelleri, başta beşli olmak üzere çeteler ve bu ülkelerin derelerine, ormanlarına çöken, bizim vergilerimizden semiren, teşvik üstüne teşvik alan şirketler, son 20 yıldır konuşuyor. Utanmadan yeni sözler üretmeye çalıştıkları bir süreç sonucunda ‘Yeter artık sizin milletinizin sözü’.

“Perdenin kapanma vakti geldi”

Bugün itibariyle söz bizim. Gençlerin, kadınların, işçilerin artık sözü var. İkizdere’dekiler, Kazdağı’ndakiler konuşacak, Boğaziçi’ndeki öğrenciler konuşacak, gezi direnişçileri konuşacak. Söz ve yetki milletin olacaktır. AKP için perdenin kapanma vakti geldi. yeterli kendin yap

haber-sulusaray.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu